Pages

26 Ağustos 2014 Salı

CİHAT ALGISI


Cihat algısı hem İslam için hem de modern dünya için büyük bir sorun teşkil etmektedir. Bu kavramı ılımlı hale getirmek bizlere düşen görevdir ve İslama bir hizmettir. Bu algı isalamafobyanın oluşmasına da zemin hazırlamıştır.Biz burada cihat kavramının ne olup ne olmadığı üzerinde duracağız.Cihat denilince Müslümanların ve diğer dine mensuplarının anlayacağı İslam adına silahla, kılıçla mücadele akla gelmektedir. Bu da İslam’ın imajını zedelemektedir ve bu tanım düzeltici, uzlaştırıcı bir dinini özüne ters düşmektedir. Bu imajın oluşmasında dini argümanların etkisi kaçınılmaz. Kuran-ı kerimde on bir yerde cihattan bahsetmektedir.O zaman bu kavramın kuran-ı kerimde ne amaçla kullanıldığı bilmemiz gerekmektedir.
Bu konunun büyük sorun teşkil etmesi cihat kavramının tam olarak anlaşılamamasından kaynaklanmaktadır. İlk önce bu kavramın temel anlamına inmemiz lazım. Cihat;  Arapça bir kelime olup, c-h-d kökünden türemiştir. En basit anlamıyla ise gayret etmek demektir. İçtihat ve mücahit kelimeleri de bu kökten türemiştir. Dolayısıyla cihat da herhangi bir şeye gayret etmek demektir. Bu herhangi bir şeye gayret etmeyi kendimiz mukayyet(sınırlandırma) altına alabiliriz. Örneğin hayatta kalmak için mücadele vermek bir cihattır. Ailenin geçimini sağlamak için çalışmak bir cihat bir mücadeledir.
 Kuran-ı kerimde cihattan bahsedilirken ilk önce mal sonra can zikredilir. Eğer bir mücadelede sonunda malla mutluluk ya da menfaat sağlanıyorsa canı ortaya koymak bir intihardır ve intihar ise İslam’ın yasakladığı fiillerdendir. Dolayısıyla kaide burada bellidir. Malla mutluluk sağlanıyorsa malla cihat edilmeli eğer bundan bir fayda sağlanmıyorsa en son çare olarak canı ortaya koyulmalıdır. Canı ortaya konulması savaş meydanlarında bile ikinci plandadır. İslam devleti bir yere girerken ya da saldırıya maruz kalırken barışçıl yolları dener. Bu yol tüketilirse canın, malın, ırzın, dinin, aklın koruması için canla mücadele edilir. O zaman sormak gerekir; dinimizde cihat denilince sadece savaş anlaşılması barış anlamına gelen İslam’la çelişmez mi?



4 Ağustos 2014 Pazartesi

VATAN BORCU

Herkesin diline sakız olmuş bir söz: “askerlik vatan borcudur. Yapmak gerekir.”  Allah Allah! Sormak gerekir vatana borç ödemek bu kadar kolay mı? Askerlikle vatan borcunu özdeşleştirdik diyelim. Ya sonra ne olacak? Yaşadığımız yer için bir hizmet üretmeyecek miyiz? Ha birde askerlik erkeğin yaptığı bir şey. Askerlik erkeğe borçta kadına değil mi? Kadının bu ülkede hiç yeri yok mu? ? Kadının Kurtuluş savaşında sırtındaki elbiseyi çocuğuna değil de top mermisine sardığını ilkokul kitaplarından biliyoruz. Erkeğin borç ödeyip de kadının borç ödememesini düşünmek çelişkili olmaz mı? Öyleyse nedir vatan borcu ödemek? Bir ilim insanının yaptığı çalışmayla ülkesinin ismini duyurması vatan borcu ödemektir. Bir öğretmenin fedakârlıklar içinde öğrencisini yetiştirmesi vatan borcu ödemektir. Bir anne babanın hayırlı evlat yetiştirmesi belki de en güzel borç ödeme şeklidir. Yoksa askerliği vatan borcuyla özdeşleştirmek işin en kolay tarafına kaçmaktır.