Çevre etiğinin oluşması 1970’ler gibi yakın tarihe[1]
dayanmasına rağmen İslam da bu, İslam’ın tebliğ edilmesiyle başlar. İslam düşüncesinde çevre ahlakının oluşması
tabi ki İslam’ın ilk kaynakları olan kuran ve sünnete dayanır. Sırayla inceleyecek
olursak; kuran da hadid, haşr, saff, Cuma ve tebağun sürelerinin başı “yerde ve
gökte ne varsa Allah’ı zikrettiğini” bildirerek başlaması İslam’ın çevreye ne
kadar önem verdiğinin göstergesidir. Yani her varlık abidtir. Bizlere öğretilen dünyada insan, hayvan ve
bitkiden başka canlı yoktur. Ayetten anlaşılacağı üzere demek ki, Allah’ı
zikreden cansız varlıklara karşı da bir görevimiz vardır. Cansız varlık olarak
değerlendirdiğimiz şeylerin dünyanın dengesini değiştirebilmektedir. Örneğin
toprağın cansız olduğunu düşünemeyiz. Bunu bir ayetle destekleyelim: “karada ve
denizde insanların yaptıkları şeylerden dolayı bozgun çıkar. Allah da onları
yaptıklarını bir kısmını kendilerine tattırır.” (Rum, 41). Yapılan bilinçsiz
ilaçlamadan, geçim sıkıntısı ile daha çok verim almak için mahsule verilen
hormondan dolayı toprakta bozulmalar meydana gelmekte. Fabrika atıklarını,
lağım sularını denize boşaltmakla da denizde bozulmalara meydan vermekteyiz.
Böylece ayetin ifadesiyle bunlardan alına ürünleri kendimiz tatmakta ve bu
tatmayla vücudumuzda hastalıklar meydana gelmektedir. Bu hastalıklar bizde
olduğu gibi gelecek nesillere de miras olarak kalmaktadır. Hz. Peygamberin de
bir hadisinde “siz yeryüzündekilere merhametli olunuz ki, göktekilerde size
merhametli olsun” buyurmuştur. (Ebu
Davut, edeb, 58; Tirmizi, birr, 16). Merhamet etme sanatı sadece gözümüzle
acıyarak bakmak mıdır yoksa gerektiğinde yardıma muhtaç olan doğaya el uzatma
işi mi? Ayrıca av yapma bahanesiyle hunharca hayvan öldürmek merhamet bağdaşmayan
bir iştir. Av ihtiyaç olduğu müddetçe meşrudur. Doğanın bilinçsiz kullanılmasın
sebeplerinden bir tanesi belki de dini kaynakları yanlış anlaşılmasından
kaynaklanmaktadır. “yeryüzünün her yerinde gezinin ve Allah’ın nimetlerinden
yiyin”(mülk,15), “geceyi, gündüzü, güneşi, ayı sizin istifadenize vermiştir.
Yeryüzünde rengârenk şeyleri de sizin için yaratmıştır.”(nahl,12-13) ayetlerine
baktığımızda yanlış anlaşılmalarla karşı karşıya kalmaktayız. İnsanlarımız bu
gibi ifadeleri kaba bir tabirle “alın tepe tepe kullanın” anlaşılmaktadır. Tabi
ki bu da ilk önce kendi itikadımızla bağdaşmaz. Çünkü konumuzun başında
dediğimiz gibi her varlık bir abidtir. Zikirle meşgul olan birisine dokunmak
inancımızda yeri yoktur. Artık Müslüman yaptıklarının farkında olmalıdır.
[1] Cafer
Sadık Yaran, İslam Ahlak Felsefesine Giriş, Dem yayınları Ensar Neşriyat,
İstanbul, 2012, s.137.