Din
insanlar için ne olursa olsun vazgeçilmez bir unsurdur. Bir kişinin dahi olsan
dinle ilişkisi olmadığı düşünülemez. Bu durum ateist biri içinde geçerlidir.
Onun bu tutumu din konusundaki yerini belirler. Bu konu doğrultusunda son yüzyılda
ortaya çıkan yeni bir kelime var. Adı: laiklik. Laikliğin temel anlayışı devlet
yönetiminde herhangi bir din veya dini görüşün referans alınmamasıdır. Bununla
birlikte zamanla laikliğe farlı anlamlarda yüklenmiştir. Bunlar akıl ve bilim
ve vicdan hürriyetidir. Ele alacağımız
konu dinle devletin ayrı tutulması olacak. Konuya geçmeden önce laikliğin kısa
tarihine bakmak meseleyi kavramamıza yardımcı olacaktır. Laikliğin ortaya
çıkması ortaçağa kadar gitmektedir. Ortaçağın dönemini özelliklerinden biri
dinin her şeye egemen olmasıdır. Laiklik, Rönesans ve Reform hareketleriyle
kendini iyiden iyiye hissettirdi. Özellikle Fransız devrimiyle devletin tüm
kurumlarında hâkim olan bir ideoloji haline geldi. Daha sonra Cumhuriyetin ilk
yıllarında yapılan inkılaplar laiklik doğrultusunda yapıldı. Yapılan laiklik
doğrultusundaki inkılaplar halkın tepkisini de çekti. Bu tepkinin oluşmasında
ya laikliğin yanlış anlaşılması ya laiklikten kastedilenin ne olduğu
bilinememesi ya da laikliğin kör bir ideolojiyle zihinlerde tutulmasıdır. Ve
laiklik günümüzde –büyük bir nedenle laiklikten kastedilenin ne olduğu
bilinmemekte- gündemde olan tartışmalardan biridir. Laikliğin kısa tarihine baktıktan sonra
devletle dinin nasıl ayrı tutulamaz olduğuna bakalım. Bir devletin başında olduğunuzu düşünün ve
kendinizde dinden soyutlayın. Bu söz laikliğin kendi içinde ters olan bir
durum. İnsan doğuştan bir şeye inanma eğilimindedir. Bunu yazımızın başında da
belirtmiştik. Bu da laikliğin diğer
anlamı olan akıl ve bilime ters düşer. Devleti yönetenler elbette kendi
inançları doğrultusunda politikalar üretirler. Bunu dünyanın dört bir tarafında
görebilirsiniz. Bu durum görmezden gelinemez. Özelliklede uluslararası
ilişkiler bile yeri geldiğinde dini çıkarlara dayanıyor. Örnek verecek olursak
İran’la tarih boyunca üst düzey seviye iyi ilişkilerimiz olmamıştır. Bunun
nedeni İran toplumunun Şii, ülkemizin de Sünni inancı benimsemesidir. Bu da devletlerarası
ilişkide ilişki de olduğunuz devletin dini yapısı sizin politikanızı
belirlemenizde rol oynamıştır. Bu bir realitedir. Bu konu da görmezden
gelinemez. İnsan vicdan duygusuna sahip bir varlıktır. Bundan dolayı insanın,
neye değer veriyorsa ona göre ona göre hayatını devam ettirecektir. Din insanın
yaratılışından beridir var olan bir şeydir ve var olmaya da devam edecektir.
16 Ocak 2014 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder