“Hidâyet ve müjde namaz
kılan, zekât veren müminler içindir” (Lokmân 31/3-4).
İnsan,
sorumlu olduğunu bildiği halde sorumlu değilmiş gibi davranır hale gelmiş.
Dünya, öyle bir hızla dönüyor ki, insan çevresinin farkına bile varmıyor. İşte
bu yüzden insan zekât gibi önemli bir müesseseyi unutmuş. İnsan, insan olmayı
unutmuş. Son süratle gittiği şu dünyada bir gün ayağının sendeleyeceğini
unutmuş. İşte bu yüzde İnsanların zihinlerinin bir köşesine terk edilmiş çocuk
gibidir zekât.
**
Namazlarımızı
en azından cumadan cumaya kılmasını biliriz. Zamanı geldiğinde hac ibadetini
yaparız. Yine zamanı geldiğinde oruçlarımızı gücümüz yettiğince tutarız.
Kurbanımızı vakti gelince keseriz. Onca emek harcar yastığımız altında
geleceğimiz için yatırım yaparız. Bunca ibadetlerimizi yaptığımız halde zekât
gibi birleştirici bir müesseseyi unuturuz. Avrupa tarihinde sigorta kurumu 1940’lı
yıllarda atıldığı halde İslam’da 1500 yıl önce mevcuttu. Günümüzde zengin ile fakirin arasında kat kat
fark olduğu şu dünyasında zekât, sosyal bir sigortadır. Zekât aynı zamanda
İslam medeniyetinin temellerini oluşturur. Yani ayetin ifadesiyle ‘Şüphe yok ki Allah, kendilerine cenneti vermek
üzere inananların canlarını, mallarını satın almıştır adeta.(tevbe.111). Yine açıklamak gerekirse İslam insanın
mutluluğu için çalışır. Ayetten anlayacağımıza göre insanın mutluluğunu kendi
mutluluğuna terk eden insanlar olmuştur. Ayet ve hadislerde zekât
vermeyen kişiler hakkına hiç de iç açıcı haberler olmadığı halde bu kurumu nasıl
göz ardı edilebilir? Bu konuyu bir daha düşünüp tartmak gerektiğimizin farkında
mıyız acaba?
0 yorum:
Yorum Gönder